Büyük Türk şairi Mevlana Celalettin Rumi hakkında kısa bir yazı.                         Rahim ve  Rahman olan Allah’ın adıyla.

 

Prof. Dr. Saadat Saeed Ankara Üniversitesi Urdu Dili Edebiyatı Bölümü

 

English Translations

Materyalizmin karanlık gecesinde, barış dolu ve güzel ruhsal doğuş için; biz, din, bilim, felsefe ve edebiyattan yekun kültürel mirasımızdan medet umabiliriz. Dünyanın ayrılıkçı güçleri global köy konseptinin parlak gölgelerinde bile zayıf milletleri kendi kimliklerini var etmeleri için zorlamakta. İnsanların geçmişte putları sembollerini ve görüntülerini yok etmede büyük rol oynayan düşünceye ihtiyaçları vardır.

Alceli, İbn-ul Arabi, İmam Gazali, İbn-i Sina, Mevlana Celalettin Rumi ve Muhammed İkbal (bunlar modellerini ve düşünce prensiplerini anti-idolizm olarak bilinen büyük medeniyet oluşturan kutsal kitaptan alınmıştır) her şeye kadir Allah’tan yardım isteyebilen üst insan kavramını geliştirmişlerdir. İslam felsefesine göre Allah yaratılan her şeyin kaynağıdır. Mevlana Celaleddin Rumi dünyanın en büyük şairidir. Onun çok boyutlu şiiri eşizdir. Onun şiirlerindeki anlatım o kadar güzeldir ki, bir filozofla, sıradan bir okuyucu aynı biçimde değerlendirebilir. Pakistan’ın milli şairi Allama Muhammed İkbal Farsça uzun şiirlerinden birinde şunu demekte:

Rumi, ruh kılavuzu, aydınlanmış kalbiyle, aşk kervanı ve ruhsal sarhoşluğun öncüsü. Onun kalbi Kur-an ışığıyla doludur. Cemşid kadehi onun aynası karşısında hiçtir. O kutsal kişi neyiciliği ile doğamda yeni bir heyecan yarattı. Rumi kılavuz çamurumu iksire çevirdi ve benim toprağımda yeni ışıklar oluşturdu. Rumi kılavuzun kutsamasıyla, bilimin gizli sırlarını bir daha yüksek sesle okudum. (Pas chah bayad kard ve asrar e khudi)

Mevlana Celaleddin Rumi ve onun manevi öğrencisi Pakistan’ın milli şairi Muhammed İkbal için şiir, ne putlar yapma ne de onlara tapma aracıydı. O doğanın lirik melodilerini ortaya çıkardı. İrfan yönelimli şiirlerinde Mevlana C. Rumi, insan karakterlerini oluşturmada yol çizdi ve onun çağındaki şiirlerde baskın olan şehvetli ve bencil aşk kahramanlarını reddetti. Onun şiirleri ve eserleri ruhsal coşkuyla dolu etik aşkı ortaya çıkardı. Her ne kadar bazı yerlerde zevk veren olayları irdeleyen hikaye metaforları kullansa da bu yöntemle dini inancın ve tasavvuf hayatının üstünlüğünü kurmuştur. Mevlana bir mısrasında şöyle der:

“Ahlaksız insanın ahlaksızlığı sadece kendiyle sınırlı değildir; o kendi etrafındaki dünyaya da kötülük yayar.” Bundan dolayı, neredeyse aynı durumla karşılaşınca şu sonuca varmaya çalışmıştır:

“Dün gece lambalı bir sofu, ‘gaddarlardan bezdim, insanoğlu bulmaya çalışıyorum’ diye şehirde dolaştı. ‘Şu tembel seyyahlar beni üzdü; ben Allah’ın Aslanı ve Dastanlı Rüstem’i arıyorum.’ ‘Ben araya geldiğimiz şeyi bulduk’ dedim. O dedi ki ‘Ben şimdi bulamadığımız şeyi arıyorum.’

Bu açıdan Mevlana okuyucularıyla çok büyük edebi ve mistik eserleri aracılığıyla konuşmuştur. O, onlara prensipleri Kur-an’dan derlenmiş Hz. Muhammed Peygamberin yolunu takip etmelerini

söylemiştir.

Eğer dinsizlik, dindarlık kokuyor dersen

Eğer şüpheli konuşursan, bu şüphe inanca dönüşüyor

Eğer bir şey yanlıştır derse, o yanlıştır.

Ah yanlışlık, sen düzgünlüğü nasıl süslersin

Mevlana C. Rumi kendisi dindar bir aşıktı ve gerçek aşıkların eylemlerine büyük saygı duyardı.

 

Ey hacca giden kafile, nereye böyle, nereye?

Maşukunuz buradadır, buraya gelin, buraya.

Ah şimdi gel, gel, 

Senin dostun ki o senin duvarının yanındaki komşundur.

Sen ise çölde arıyorsun, bu ne biçim aşk havası

Eğer maşukunun şekilsiz şeklini görsen

Ev de sensin, efendi de, Kabe de sen!. . . .

Gül destesine ne gerek

Eğer bir bahçe isen?

Nerede, bir ruhun inci özü

Allah’ın  deniziyken sen?

Gerçek şu; yinede senin sorunların zengin hazinelere dönüşebilir

Ne kadar kötüdür, senin olan hazineyi gizlemen

Rumi , ben rüzgar, sense ateşsin.

 Mevlana C. Rumi’nin şiirleri söz konusu olduğunda, kısa bir makale ya da küçük bir oturumda tüm yönleriyle ele alamak mümkün değildir. Ama şunu söyleyebiliriz ki onun şiirlerinin esas noktası bu dünya ve bu dünya dışındaki İnsandır. Mevlana C. Rumi der ki:

 

 

Her dükkan belirli bir ürünü depolar,

mesnevi dükkanında ‘tasavvuf’ sunulur.

Bizim Mesnevi ‘Teklik’ dükkanıdır.

‘Tek’ in arkasında ne ararsan, o puttur.

 

 

Onu Ab-ı Hayat bil, sadece şairlik değil.

Eski söz bedeninde yeni ruhu gör

Her ne dersem, senin anlayış düzeyindedir

Doğru anlaşılma arzusuyla ölüyorum

 

Mevlana C. Rumi’nin sözler ve düşünceler kavramına bir göz atalım

Bu şiir ve ses düşünceden doğar; düşünce okyanusu nerede bilemezsin.

Eğer sen dalgaların nazik sözünün olduğunu görürsen bilirsin ki okyanusun asildir  

 

Mevlana bu birliği her yerde görmekte. Onun; Ruhun Birliği, Birlik ve Çoğunluk, Ben ve Biz, Beden ve Ruh, Bedensiz Beden, Öznellik ve Nesnellik, Kişilik ve Nitelikler, Birinci veya Sonuncu, Zamanın Esrarı ve Sözün Ruhu hakkındaki kavramları çok açıktır. Mevlana şöyle der:

Sana hayat verenin varlığının içindeki varlığın, simyacının kabında eriyen bakır gibidir.

Hiçbir şey amaçsız yaratılmadı, eğer sen kendini yok sayıyorsan ebedi hayatı umma.

 

Allah’ın birliğini açıklarken Mevlana C. Rumi şöyle der:

Tanrının tekliğini kavramak nedir?

Bu tek olanın önünde kendini tüketmektir.

 

Olgunlaşmış insan kavramını açıklarken Mevlana C. Rumi şöyle der:

Aslında ey insan sen küçük dünyasın,

Eğer anlam veya öz düşünüldüğünde sen büyük dünyasın.

Nesnel olarak ağacın dalı meyvenin kaynağıdır.

Öznel olarak varoluşun dalından meyvesi elde edilir.

Eğer meyve istememişse bahçıvan

Niye ağacın tohumlarını ekmiştir.

 

Temel düşünceyi uygulamak için sonunda gelir. Bu özellik başlangıç gününün niteliği olan düşünceye aittir. Her ne kadar modern din varoluşçuları da özün varlıktan önce geldiğine inansalar da İslam tasavvufçuları tarafından öne sürülen birlik kavramını anlayamazlar.

Mevlana C. Rumi şöyle der:

Şarap bizden sarhoş olur, biz şaraptan değil

Beden temeli bizden alır, biz ondan yaratılmadık

Biz balarısı gibiyiz ve bedenlerimiz balmumu gibi

Biz bedenimizin her parçasını balmumu yapar gibi yaparız.

İnsan ‘İlahi iradenin’ gölgesinden yaratılmıştır. Bundan dolayı o  özeldir. Bu bağlamda Mevlana C. Rumi birçok beyit yazmıştır. (Divan-ı Şems Tebriz ve Mesnevi, 6 cilttir). Bunlardan başka da Rumi’nin tasavvuf konulu yazdığı pek çok eseri vardır. Onlarda insan için şu temel mesaj verilmektedir:

Siz bedenen hayvan, ruhen meleksiniz;

Aynı anda arşı ve arzı kat edebilesiniz diye.

 

Sonraki asırlarda İslam aleminin gerçek sofularının tasavvuf hakkında devamlı düşünmelerinin rüzgarıyla bu irfan alevi daha da tutuştu. Bu ruhsal kavramları kavradıktan sonra gerçek sofu kendini özgür hisseder ve Dr. Ali Shariati’nin Muhammed (S.A.V.)’in gerçek dostu hakkındaki bir makalesinde açıkladığı gibi: “Mutlak olana doğru selametle dönerken onun ruhunu asırlar boyu sarmış olan zincir, bağ ve prangalardan birden kurtularak; aniden, yalnız ve bilinmeyen yaratılıştan beri tutsak kalmış olduğu, derin kuyu ve dar, karanlık mağarayı terk ettiğini duyumsar. O vahşiliğe uçsuz bucaksız genişliğe ve semaya bakar! Görkemli , güzel ,derin ve gizemli….”

 

Mevlana C. Rumi’ye göre Hz. Muhammed  Peygamberin  kılavuzluğu altında İslam, insanın bütün ihtiyaçlarını ve kişinin sosyal arzularını karşılamaktadır. O adalet ve ruhsal eşitliğin kapılarını açan tek Tanrılığı vaaz etmiştir. Tek Allah’a inanan kimse insanlığı sevgiyle kucaklamakta, insanın dünyadaki yerini anlamakta, insanın kaderi için çalışmakta, yüreğinin dilini konuşmakta, dünyayı kalbin gözüyle görmekte, sevginin gizeminde hayat aramakta, her bir sorunu ve cefayı göğüslemekte, dünyalığı analiz etmekte, öğrenme ve bilgi, mantıksal sebep, kusursuz sebep, düz mantık, ve ruhsal sebep, felsefe, düşünce gücü ve vahiy arasında çizgi çizmektedir. Onun gazellerinde ve hikayelerinde eğitim ve öğretim cömertlik getiren, merhamet, insani lütuf, gizli tutma, ilahi taktire bağlılık, pişmanlık, iyi niyetler, gerçeği aramak, yüksek hedefler, dualar, evini sevmek, disiplin, helal ekmek kazanmak, yenilenebilir yaşam, karakter oluşumu, ruh temizliği, yol gösterme, tevazu, sabır, hoşgörü, memnuniyet, zaruret, ilerleme, tecanüs ruhu, dürüstlük, hayret, teslimiyet, Allah’ın kaderi, içsel barış, heyecan ve coşkunluğu geliştiren eğitim ve terbiye üzerinde durmaktadır.

Mevlana C. Rumi’nin mesnevisi hep güç odaklı kibirli, zalim zorbalığı, ayrımcılığı, puta tapmayı, cinsel benlik ve bencilliği, yalan rehberliği, aldatıcı görünüşü, vefasızlığı, açgözlülük ve para tutkusunu, dalkavukluğu, taklidi, düşmanlığı, aptallığı, kötü yöneticiliği ve kıskançlığı vb. inkar etmektedir. Mevlana C. Rumi’nin rehberliğinde İslam tasavvufçuları ve şairleri insanlığa ırkların birliği, sınıfların birliği ve ruhla bedenin birliğinin mesajını iletmiştir.

 

 

 

Send questions or comments to Dr. Saadat Saeed